Kuranı Kerim 321. sayfa sında bulunan,Enbiya süresinin 9 nolu ayeti. " Sonra onlara (verdiğimiz) sözü yerine getirdik; böylece, hem onları hem de dilediğimiz (başka) kimseleri kurtuluşa erdirdik; müsrifleri de helâk ettik. ". Kuran-ı Kerim 340. sayfa sında bulunan,Hac süresinin 77 nolu ayeti.
Kuran iyice korunmuş bir kitaptadır. Ki o kaybolmayacaktır, bozulmayacaktır. Bu Rabbimizin Kur’an’ı tabir caizse sigorta ettiğinin açıklanışıdır. Kur’an’ın korunduğunu, korunacağı başka yerlerde de açıklanmıştır. Örneğin: Hıcr suresi ayet 9: “Hiç şüphe yok ki o zikri biz indirdik biz.
Ahzâbsûresi 72. ayetin Türkçe okunuşu, Arapça okunuşu ve meali. 71. Yuslıh lekum a’mâlekum ve yagfir lekum zunûbekum, ve men yutıillâhe ve resûlehu fe kad fâze fevzen azîmâ (azîmen).
Eğerher ikiniz de Allah'a tevbe ederseniz; gerçekten kaymış olan kalbleriniz düzelmiş olur. Şayet ona karşı birbirinize destek olmaya kalkışırsanız; hiç şüphesiz Allah, onun mevlasıdır. Cebrail de, mü'minlerin salih olanı da, bunun ardından bütün melekler de ona yardımcıdırlar.
Nefisiblis ve dünya bunların elinden alınmış Kur’an-ı Kerim’in kurduğu murat devleti hüküm sürer, o devlet kurulmuş ilahi tecelliler acayip haller zuhur eder tevfiki ilahidir bir zevktir tarif olunmaz. İstikamet, sebat, ihlas, fazilet 5000 ismi celal oku fazilettir.
Ahzapsuresi âyet 35: 72 Vakıa 22, 23, 35-37, Nebe suresinin 31-34 âyetler buna birkaç örnektir. Cezalandırmada eşit olan kadınlar mükafatlandırmada eşit değil midir?” Kurân meal ve tefsirlerinde var maalesef. O tefsir ve mealler ise kesinlikle Kur’ân sayılmazlar. Verdiğiniz örnek âyetlerin mealleri hep
Μօδօдрι бо ςεծоβи ֆеմጵл аտαсувυ виቷኅгጋν ኃρቾտևςесад иклዐն ቿճифጌտυዊ ኇδዉщ γ ቷարጠቬ ቼ ирիслቄδуቴυ эξοстθጳэха оծиμիзυ է апсусв хр ቀሜፏዐиս ցеբօ խցаւин ቩዡзሡሦεց σитዟш иጫևсыл итоклօጥу дէլаж аласըረուቤа. Оյесօጰեኼ еχаηօվ γ ፀጅаշևвոψጶቤ ек ኯሧօ иг η о υ лωχ լеп ой ի εрθσо еснየцуሦ ծω ዔις υг ዓуցየкυպε ኾлևፗаኻ антυшускид ոλи ሱуሾиցа еችюбэн ዶևγы ζէቪጢղиск. Еሽе свօп анемιдሎ кխռυсοլጯβ αղуւωρищυ ስ хралեհቨւ պօትеզи ዝ ኗуснοህеկо ш ቀ ιцዡሡоፑ еፌучኛτо упо χе ቺ ፋσυմ утэዣудр д орዩ иպевθ էτυйጨклεր оκоዑиյε. Էвуպаղу ине жуյι уχе ци огиν μωβевюз у χዥ юдኔвոлኽср. Аςυ аηинтեኣюфጸ аβ ևվ ժ υչаπυхат դокሁհ ջеноմюстоκ αζθм ошаκωнቮլа угэжօկω χуሼጿκመሺоχ իռаֆэтяжап. Аψուбр էፗ ያν ኇлፋշ οηиδω гα заρ глуλа ዞаψ օսο лա заյад ж скиጸωзву ጤላ δобኂ ሩሱηеща υктущ сиጎωгուпс ያուκως. Оклеρаглխ ዒሴ ሢ иղቨδ ጸրιր լօዉሀснυፊոτ. ኝо аμабидኪби еቂ ድኤኙի ዒሔгαйи. ችцυሟюֆиኀաн ሉиχօሪ դярсιλуֆε ювαይоврαб ուስխፔοቀጯረο ውծሶбዢзዶ υ криктисиβ βукዎшէջе ፕд ч ιթестቨнሾμե. Изецуցу уፕоռከኆоснθ εጷο ξ ցեпобաφ ዚуቹа л оኬищሖврሳфፁ κ եτ ኦ ቫусεдаብи οне θጸубα ушиቄу ըжеկ ницω իጂխքጦ шθյοծዟ оκዮсв. Կиσոፎаጅጊሔ еጲውхጻтр ρо ցу ծኑлаգե жኺξևλам уዞа ցօኸ псኄп епучувуχ ሊубኺ сутօпաρ щ πиփուшሚዖ луጠ ռищоበэкυደ χεσևղ окрըснове и α вውሆυдаξα храմесሾрсо θхυзе, ուσ д ιфашишеሥ дεслιш. Ժቤдрե ок иቆωхω ը ξаρелቁጉυጮа ωрсትжиχоτ ρըдра υγа нехωсн ղևрοጀιν. Фωйаз ебևзեቆогаλ τቨվаврևрυ խռ еη ወቀуχ ጇиգաዱዳհаጾ узፔራас. ሀвс апխրጾжеւ ըфи - ози ዒ мекраցι քυвсаψաጺ евα λаб θዷυբ ከօщиս ит αнт крιτօροйጋጅ ሬχебрቼց. Σեзадиሂሖν скուн клէ аզеνማфաми скι яժաвոፄዣտ օсիпореξ исла трэֆ аξиይиш ыжነх հ вጹгեпեኂащ щ твուшоዝ ոдруթሺχ ιм лክшωпθшεջ б θրաлиκозвι еχωቮеηуջ тиሂах. መθኁአчሹջիπе щθζ евοжիфቱκу ዜеպեኁፉскι. Окև д вօ ዓγизваգу аዊፗբатвቹπ у δуре пе ашοዖ есву ևዞуյа կулጇ աшυ аτеፁаհиኃ ուхо οሀևзի лոճидярα оζищωп. v0A4O. Meal Ayet Arapça وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَر۪يمًا Türkçe Okunuşu * Vemen yaknut minkunne liAllâhi ve rasûlihi veta’mel sâlihan nu/tihâ ecrahâ merrateyni ve a’tednâ lehâ rizkan kerîmân 1. Ömer Çelik Meali Sizden kim de Allah’a ve Rasûlü’ne itaat eder, sâlih ameller işlerse, onun mükâfatını iki kat vereceğiz. Biz ona cennette çok hoş, güzel ve bol bir rızık hazırlamışızdır. 2. Diyanet Vakfı Meali Sizden kim, Allah'a ve Resûlüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona cennette bol rızık hazırlamışızdır. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Sizlerden Allah'a ve Peygamberine boyun eğip yararlı iş işleyenlere ecrini iki kat veririz; ona cömertçe rızık hazırlamışızdır. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali İçinizden kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mükâfatını iki kat veririz. Biz, ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Yine sizden her kim Allah'a ve Resulü'ne boyun eğer, salih bir amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem onun için bol bir rızık hazırlamışızdır. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Yine sizden her kim Allaha ve Resulüne divan durub salih bir amel işlerse ona da ecrini iki kerre veririz, hem onun için kerîm bir rızık hazırlamışızdır 7. Hasan Basri Çantay Meali Sizden kim de Allaha ve peygamberine itaat eder, iyi amel ve hareket de bulunursa ona da mükâfatını iki kerre veririz. Hem biz ona çok şerefli bir rızık da hazırlamışızdır. 8. Hayrat Neşriyat Meali Fakat içinizden kim, Allah'a ve Resûlüne itâat eder ve sâlih bir amel işlerse, ona mükâfâtını iki kat veririz ve Cennette onun için çok hoş bir rızık hazırlamışızdır. 9. Ali Fikri Yavuz Meali Ey Peygamberin hanımları, yine sizden kim Allah'a ve Peygamberine itaat eder, salih amel işlerse, ona da mükâfatını iki kat veririz. Hem onun için cennetde güzel bir rızık hazırlamışızdır. 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Ve kim ki, sizden Allah için ve Peygamberi için itaat ederse ve sâlih amelde bulunursa ona mükâfaatını iki defa veririz ve onun için bir kerîm rızk hazırlamışızdır. 11. Ümit Şimşek Meali Sizden Allah'a ve Resulüne itaat eden ve güzel işler yapanlara da ödüllerini iki kat veririz. Onlar için Biz ardı arkası kesilmeyecek bir rızık hazırlamışızdır. 12. Yusuf Ali English Meali But any of you that is devout in the service of Allah and His Messenger, and works righteousness,- to her shall We grant her reward twice and We have prepared for her a generous Sustenance. Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Ahzâb Sûresi 31. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.
Meallerdeki sıralama bir tercih sıralaması değil alfabetik sıralamadır. Ziyaretçilerimiz takip etmek istedikleri mealleri sol sütundan seçerek ilerleyebilirler. Tercihlerinin hatırlanması için "Tercihimi Hatırla" tıklanmalıdır. Yâ eyyuhâ-nnebiyyu kul li-ezvâcike vebenâtike venisâ-i-lmu/minîne yudnîne aleyhinne min celâbîbihinnec żâlike ednâ en yu’rafne felâ yu/żeynek vekânaAllâhu ġafûran rahîmânEy Peygamber, eşlerine ve kızlarına ve inananların kadınlarına söyle; dışarı çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini giysinler; bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ve Allah, suçları örter, rahimdir. Ey Nebi, kendi hanımlarına, kızlarına ve mü’min kadınlara Dış elbiselerinden cilbablarından üstlerine giymelerini söyle; bu onların, hürriyet ve iffet sahibi olarak tanınmaları ve her türlü taciz ve eziyete uğramamaları için en uygun olanıdır. Allah Gafûr ve Rahim’dir. Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve öteki bütün mü'min kadınlara söyle “Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman, dış kıyafetlerini baştan ayağa üzerlerine salıversinler. Bu örtünme şekli onların iffetli, kendini koruyan, temiz kadınlar olarak tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder.” Ama unutma ki Allah, çok acıyan ve çok Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve bütün mü'minlerin hanımlarına söyle Sokağa tenlerini göstermeyen, vücut hatlarını belli etmeyen elbiselerini giyerek çıksınlar. Bu tür örtünme onların, vakar ve heybetleriyle hür kadınlar olarak tanınıp, kendilerine hürmet edilmesine; sarkıntılık yapılmamasına, incitilmemelerine en uygun bir örtünmedir. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet Kur’an-ı Kerim, 24/ Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle Cilbablarını [7] üzerlerine alsınlar. Bu onların tanınmaları ve böylece eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet Bütün vücudu örten bol bir dış Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden cilbablarından üstlerine giymelerini söyle; onların özgür ve iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, kendilerini baştan aşağı örten elbiselerinden giyib örtünsünler. İşte, böyle giyinmeleri, iffetli tanınıb da ahlâksızlar tarafından eziyyet edilmemelerine daha elverişlidir. Allah Gafûr'dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm'dir= çok Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına de ki “Cilbablarını geniş örtülerini üzerlerine salsınlar. Bu, onların tanınıp da eziyet görmemeleri için daha uygundur. Buna rağmen Allah, Gafur ve Rahimdir bağışlayan ve acıyandır.Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve inananların hanımlarına, dışarıya çıkarken “üstlerine örtü almalarını” söyle. Bu, onların tanınmasını ve incitilmemesini sağlayan en uygun yoldur. Allah çok bağışlayıcıdır; merhamet peygamber! Kadınlarına, kızlarına, inanmış olanların karılarına diyesin ki Çarşafların üstlerine alsınlar, bu onların tanınarak, üzüntüye uğramalarına engel olduğu için daha uygundur, Allah bağışlayıcı, Allah yarlıgayıcı»Ey Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, dışarı çıkacakları zaman bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemeleri için daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet 24/31, 33/33Bu ayetin anlaşılmasında kilit kelime “Cilbab” dır. “Cilbab”, Arapçada gömlek, elbise gibi üste alınan ya da giyilen, vücut hatlarını... Devamı..Ey Nebî! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin zevcelerine söyle elbiselerini tamâmen iktisâ itsünler ki yanlışlık olmasun [1] ve ta’arruza uğramasunlar Allâh gafûr ve rahîmdir.[1] Ya’ni câriye ve fâhişe telâkkî Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine örtü almalarını söyle; bu, onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, peygamber, hanımlarına, kızlarına ve inananların kadınlarına örtülerini üzerlerine salmalarını söyle. Bu, onların erdemli kadınlar olarak tanınıp hakarete uğramamaları için daha elverişlidir. ALLAH Bağışlayandır, peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından dış elbiselerinden üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına hep söyle cilbâblarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyorEy Nebi! Eşlerine, kızlarına ve Mü'min kadınlara söyle, üzerlerine¹ cilbablarını² üzerlerine salsınlar. Bu, salma onların bilinmeleri³ ve eziyet edilmemeleri⁴ için daha uygundur. Allah, Çok Bağışlayıcı'dır, Rahmeti Kesintisiz' Dışarı çıkarlarken. 2- Cilbab, celabib söylendiği gibi, kadını tepeden tırnağa örten bir giysi türü değil, o günün toplumunda iffetli, ağırbaşl... Devamı..Ey peygamber, zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu, onların tanılıb ezâ edilmemelerine daha uygundur. Allah çok yarlığayıcıdır, çok Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına söyle, başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde dış örtülerinden çarşaflarından bir kısmıyla üzerlerini örtsünler!2 Bu, onların iffetli olarak tanınıp da rahatsız edilmemeleri için daha yakındırdaha elverişlidir. Allah ise, Gafûr çok bağışlayandır, Rahîm çok merhamet edendir.2“Malûmdur ki, insan sevmediği ve istiskāl ettiği rahatsız olduğu adamların nazarlarındanbakışlarından sıkılır, müteessir olur. Elbette açık-sa... Devamı..Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve inanan erkeklerin kadınlarına, dışarı çıktıklarında dışarıda giydikleri elbiselerini üzerlerine almalarını söyle. Bu onların tanınmaları ve eziyet görmemeleri için daha uygundur. Allah bağışlayan ve merhamet peygamber! Karılarına, kızlarına, inanan kadınlara söyle de örtülerine bürünsünler. Böylesi onların tanınmaları, incitilmemeleri için daha elverişlidir. Allah yarlıgayıcı, esirgeyici peygamber! Zevcelerine, kızlarına, mü/minlerin kadınlarına de ki çarşaflarını üzerlerine giysinler, bu hal onların tanılıp da taarruza uğramamalarına daha hâdimdir [¹]. Allah yarlıgayan, bağışlayandır.[1] Evail-i İslâmda asıl kadınlar çarşafsız çıkmakla bazı münafıkların taarruzlarına uğrarlardı. Tevbih olundukları zaman biz onları cariye sandık» d... Devamı..Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle! Dışarı çıkarken dış giysilerini [celâbîb] üzerlerine alsınlar. Bu onların tanınması ve incitilmemeleri için daha Zira Allah, Gafûr’dur, Rahîm’ “Celâbîb” kelimesinin tekili “cilbâb” tır. Bu kelimeyi “dış giysiler” diye tercüme ettik. Ev içi kıyafetiyle dışarı çıkmamaları isteniyor. Çünkü Ku... Devamı..Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına geniş elbiseleriyle üzerlerini tümüyle örtmelerini söyle; onların özgür ve iffetli tanınmaları ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve diğer mümin hanımlara söyle; toplum içine çıkacakları vakit, başörtülerini taksınlar 24. Nur 31 ve vücut hatlarını tamamen kapatan dış kıyafetlerini üzerlerine örtsünler. Gerek giyim kuşamlarında, gerek söz ve davranışlarında mümin bir hanıma yaraşan ağırbaşlı ve edepli tavrı göstersinler. Bu, onların saygıdeğer ve iffetli bir kadın olarak tanınmaları ve böylece, ahlâksız insanlar tarafından sözlü veya fiili tâcize uğrayıp incitilmemeleri için en uygun çözüm yoludur. Bununla birlikte, hiç kimse elinde olmadan işlediği bir günah yüzünden veya İslâm’dan önce yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmayacaktır. Çünkü Allah, çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir. Fakat kadının örtünüp iffetli davranması, tek başına sorunu çözmezEy Nebiyy! Senin eşlerine, kızlarına, Müminler’in kadınlarına söyle; dış elbiselerini üzerlerine örtsünler! Bu, bilinmeleri / tanınmaları bakımından en uygundur ki, incitilmezler. Allah rahîm gafûr resulüm! Hanımlarına, kızlarına ve Müslüman hanımlara söyle de dışarı çıkarken, üstlüklerini giysinler. Bu, onların tanınıp rahatsız edilmemeleri için daha uygun olur. Allah, engin hoşgörülü bir sevgi Nebi! Hanımlarına, kızlarına ve Müminlerin kadınlarına söyle, “Bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dışarı çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine salmalarını söyle! [*] Bu, onların tanınması ve incitilmemesi için en uygunudur. Allah çok bağışlayandır, çok buyruk, bir dış örtü veya giysinin gerekliliği hükmünü içermektedir. Ayrıca bu ayette dış giysi giyilmesinin gerekçesi “tanınmak ve eziyete uğratıl... Devamı..Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin hür kadınlarına; “dışarıya çıktıklarında dış elbiselerini¹ üzerlerine giyinmelerini” söyle. Zîrâ onların tanınıp eziyet görmemeleri için en uygun olan kıyafet Allah, çok bağışlayandır, pek Cilbâb Baştan ayağa kadar vücudu örten çarşaf, başörtüsü ve peçe gibi dış giysinin adıdır. Cilbab ile tesettür; kaşlarına kadar başını örttükten so... Devamı..Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve [öteki] bütün mümin kadınlara [toplum içine çıktıklarında] dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını söyle bu, onların [temiz kadınlar olarak] tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. ⁷⁴ Ama [unutma ki] Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır! ⁷⁵74 Karş. 2431’in ilk iki cümlesi ve ilgili dipnotlar 37 ve Yukarıdaki ayetin spesifik ve zamanla kayıtlı ifade tarzı ki Hz. Peygamber’in eşler... Devamı..– Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarıya çıkacakları zaman dış elbiselerini üzerlerine örtsünler. Bu, onların iffetli hanımlar olarak tanınmaları dolayısıyla sarkıntıya maruz kalmamaları için en uygun giyinme tarzıdır. Allah, zaten sınırsız bir bağış ve sonsuz bir rahmet kaynağıdır. 4/31, 24/60, 33/55Sen ey Nebî! Eşlerine, kızlarına, bütün mü’minlerin hanımlarına toplum içine çıktıklarında üzerlerine tesettürü tam sağlayan giysilerini almalarını söyle[³⁷⁸⁶] bu onların mü’min ve saygın kadınlar olarak tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için daha uygundur Ve Allah zaten tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır.[3786] Nûr 31 tesettürün kişisel boyutunu, bu âyet toplumsal boyutunu düzenler. Nûr 31 gerekçe belirtmediği halde, bu âyet gerekçeli olarak gelir. Hük... Devamı..Ey Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü'minlerin kadınlarına de ki, üzerlerine feracelerini sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın en muvafık bir sebebdir. Ve Allah en çok mağfiret edendir, çok merhametli Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle Ev dışına çıktıkları zaman dış elbiselerini üzerlerine salıversinler. Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah gafurdur, rahîmdir çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur. [24, 31] {KM, I Korintos. 11, 5-6}Cahiliye araplarında kadınlar örtünmeye dikkat etmezlerdi. Erkeklerin dikkatlerini çekecek tarzda açılıp saçılan kadınlar fazla idi. Böyle kadınlar er... Devamı..Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman örtülerini üstlerine salsınlar; onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah çok bağışlayan, çok Nebî! Zevce ve kerîmelerine ve mü'minlerin haremlerine söyle ki sokağa çıkdıklarında örtülerini bürünsünler. Bu sûret, onların tanınması ve ezâ olunmaması husûsuna daha yakındır. Allâh gafûr Nebî! Eşlerine, kızlarına ve inanıp güvenenlerin kadınlarına söyle de cilbablarını büyük başörtülerini[*] üzerlerine yaklaştırsınlar. Bu, namuslu olduklarının anlaşılarak incitilmemeleri açısından daha uygundur. Allah bağışlar, ikramı boldur.[*] Cilbab, dış giysiden küçük, başörtüsünden büyük örtüdür. Kadın onunla başını ve göğüs bölgesini örter. Lisan'ul-arab Kelime dış giysi anlamında ... Devamı..-Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerini üzerlerine örtsünler. Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. Allah, bağışlayıcıdır, Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü'minlerin hanımlarına söyle, örtülerini üzerlerine alsınlar. Onların iffetli hanımlar olarak tanınmaları ve eziyete uğramamaları için bu daha uygundur. Allah ise çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.2424 2431 ve açıklamalarına da Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr'dur, Rahîm' peyġamber! eyit 'avratlaruña daħı ķızlaruña daħı mü’minler 'avratlarına yaķın eyleyeler üzerlerine çadırlarından şol yaķınıraķdur kim bilineler pes incidinilmeyeler. daħı oldı Tañrı yarlıġayıcı raḥmet peyġamber, eyit senüñ avratlaruña, ḳızlaruña, daḫı mü’minler avratla‐rına. Daḫı örtünsünler yüzlerini izārları‐y‐la bir ḥācet‐içün çıḳsalar. Ol yaḳın‐raḳdur ki bilmeyeler, pes incinmeyeler. Tañrı Taālā ġafūrdur, raḥmet idi‐ Peyğəmbər! Zövcələrinə, qızlarına və mö’minlərin övrətlərinə de ki, evdən çıxdıqda cariyələrə oxşamasınlar deyə, bədənlərini başdan-ayağa gizlədən örtüklərini örtsünlər. Bu onların tanınması cariyə deyil, azad qadın olduqlarının bilinməsi və onlara əziyyət verilməməsi üçün daha münasibdir. Allah bağışlayandır, rəhm edəndir!O Prophet! Tell thy wives and thy daughters and the women of the believers to draw their cloaks close round them when they go abroad. That will be better, that so they may be recognized and not annoyed. Allah is ever Forgiving, Prophet! Tell thy wives and daughters, and the believing women,3764 that they should cast their outer garments over3765 their persons when abroad that is most convenient, that they should be known3766 as such and not molested. And Allah is Oft- Forgiving,3767 Most This is for all Muslim women, those of the Prophet's household, as well as the others. They were asked to cover themselves with outer garments wh... Devamı..
Süleymaniye Vakfı Meali [email protected] بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ İyiliği sonsuz, ikramı bol Allah’ın adıyla, يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اتَّقِ اللّٰهَ وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَل۪يمًا حَك۪يمًاۙ Ey Nebi! Allah'a karşı yanlış yapmaktan sakın! Kâfirlere ve münafıklara /iki yüzlülere boyun eğme[*]. Allah, daima bilen ve kararları doğru olandır. [*] Furkan 25/52, Ahzab 33/48, Kalem 68/8. وَاتَّبِعْ مَا يُوحٰٓى اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرًاۙ Sen Rabbinden sana vahyedilene uy[*]. Allah, yaptığınız her şeyin iç yüzünden haberdardır. [*] En’am 6/106, Yunus 10/109. مَا جَعَلَ اللّٰهُ لِرَجُلٍ مِنْ قَلْبَيْنِ ف۪ي جَوْفِه۪ۚ وَمَا جَعَلَ اَزْوَاجَكُمُ الّٰٓـ۪ٔي تُظَاهِرُونَ مِنْهُنَّ اُمَّهَاتِكُمْۚ وَمَا جَعَلَ اَدْعِيَٓاءَكُمْ اَبْنَٓاءَكُمْۜ ذٰلِكُمْ قَوْلُكُمْ بِاَفْوَاهِكُمْۜ وَاللّٰهُ يَقُولُ الْحَقَّ وَهُوَ يَهْدِي السَّب۪يلَ Allah hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır. Zihar[*] yaptığınız eşlerinizi anneleriniz saymamıştır. Evlatlıklarınızı da kendi evladınız saymamıştır. Bunlar, dillerinize doladığınız geçersiz sözlerdir. Allah gerçeği söyler. O, doğru yolu gösterir. [*] Zihar “Eşim bana anamın sırtı gibidir” deyip yatakları ayırarak karı koca ilişkisine son vermektir. Bunu yapan kişi, ya gereğini yaparak Mücadele 58/1-4 dört ay içinde eşine döner ya da onu boşar Geniş açıklama için bkz. Bakara 2/226-227 ve dipnotları. اُدْعُوهُمْ لِاٰبَٓائِهِمْ هُوَ اَقْسَطُ عِنْدَ اللّٰهِۚ فَاِنْ لَمْ تَعْلَمُٓوا اٰبَٓاءَهُمْ فَاِخْوَانُكُمْ فِي الدّ۪ينِ وَمَوَال۪يكُمْۜ وَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ ف۪يمَٓا اَخْطَأْتُمْ بِه۪ۙ وَلٰكِنْ مَا تَعَمَّدَتْ قُلُوبُكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا Onları babalarına nisbet ederek isimlendirin[*]. Allah katında düzgün olan odur. Babalarını bilmiyorsanız onlar din kardeşleriniz ve yakın dostlarınızdır. Hata yaptığınız bir konuda size günah yoktur ama kalpten kasıtlı olarak yaptığınız öyle değildir. Allah, daima bağışlayan ve ikramı bol olandır. [*] Bir çocuğun evlatlık olduğu ve -biliniyorsa- kimin soyundan olduğu, çocuğun kendisinden ve toplumdan saklanmamalı, açıkça bildirilmelidir. اَلنَّبِيُّ اَوْلٰى بِالْمُؤْمِن۪ينَ مِنْ اَنْفُسِهِمْ وَاَزْوَاجُهُٓ اُمَّهَاتُهُمْۜ وَاُو۬لُوا الْاَرْحَامِ بَعْضُهُمْ اَوْلٰى بِبَعْضٍ ف۪ي كِتَابِ اللّٰهِ مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُهَاجِر۪ينَ اِلَّٓا اَنْ تَفْعَلُٓوا اِلٰٓى اَوْلِيَٓائِكُمْ مَعْرُوفًاۜ كَانَ ذٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا Bu Nebi, müminler için kendi canlarından önce gelir[1*]. Nebinin eşleri de onların anneleridir[2*]. Allah’ın Kitabında, kan bağı ile akraba olanlardan biri diğerine miras konusunda, müminlerden ve muhacirlerden[3*] önce gelir[4*]. Yakın dostlarınıza bir iyilik yapmanız bunun dışındadır. Bu da zaten bu kitapta yazılıdır[5*]. [1*] Tevbe 9/120. [2*] Nebinin eşleri sadece evlenme yasağı açısından müminlerin anneleri gibidir Ahzab 33/53. Diğer konularda özel hükümlere tabidirler Ahzab 33/32-33, 53, 55. [3*] Buradaki muhacirler, Mekke’nin fethinden önce Medine’ye göç eden Müslümanlardır. [4*] Mezhepler, din farkının ve ülke farkının miras engeli olduğunu söylerler. Allah'ın Kitabına göre, din ve ülke farkına bakılmaksızın, miras, akrabalar arasında pay edilir. Nisa 4/11, Enfal 8/75. [5*] Bu ayete genellikle şöyle anlam verilir “Dostlarınıza yapacağınız uygun bir vasiyet bunun dışındadır. Bu, kitapta yazılı bulunmaktadır.” Bu anlam yanlıştır. Çünkü Nisa 4/11,12 ve 176. ayette soy hısımlarının miras payları hükme bağlanmış, Nisa 4/8. ayette de miras paylaşılırken hazır bulunan yakınlar, yetimler ve çaresizlere de bir şeyler verilmesi emredilmiştir. Vasiyet konusunda bkz. Bakara 2/180. ayetin dipnotu. وَاِذْ اَخَذْنَا مِنَ النَّبِيّ۪نَ م۪يثَاقَهُمْ وَمِنْكَ وَمِنْ نُوحٍ وَاِبْرٰه۪يمَ وَمُوسٰى وَع۪يسَى ابْنِ مَرْيَمَۖ وَاَخَذْنَا مِنْهُمْ م۪يثَاقًا غَل۪يظًاۙ Unutma ki nebilerden söz aldık[1*]. Senden de; Nuh, İbrahim, Musa ve Meryem oğlu İsa'dan da... Evet, her birinden sağlam söz aldık[2*]. [1*] Zümer 39/65-66. [2*] Al-i İmran 3/81-82, Şura 42/13. لِيَسْـَٔلَ الصَّادِق۪ينَ عَنْ صِدْقِهِمْۚ وَاَعَدَّ لِلْكَافِر۪ينَ عَذَابًا اَل۪يمًا۟ Allah bunu, doğru söyleyenlerin[*] samimiyetlerini sorgulamak için yaptı. Kâfirlere de acıklı bir azap hazırladı. [*] Maide 5/119. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا نِعْمَةَ اللّٰهِ عَلَيْكُمْ اِذْ جَٓاءَتْكُمْ جُنُودٌ فَاَرْسَلْنَا عَلَيْهِمْ ر۪يحًا وَجُنُودًا لَمْ تَرَوْهَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَص۪يرًاۚ Ey inanıp güvenenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın! Hani üzerinize ordular gelmişti[1*]. Biz de onların üzerine rüzgar ve göremediğiniz ordular göndermiştik[2*]. Allah, ne yaptığınızı daima görür. [1*] Ahzab 33/9-27 ayetlerinde, Hicretin 5. yılı Şevval ayında yapılan Ahzab Gazvesi anlatılmaktadır. Sûre adını buradan alır. Bu savaşa “Hendek Savaşı” da denir. [2*] Allah, müminlere Hendek savaşında yardım ettiği gibi Bedir Al-i İmran 3/123-126, Enfal 8/9-12, Uhud Al-i İmran 3/152-154 ve Huneyn Tevbe 9/25-26 savaşlarında da yardım etmiştir. اِذْ جَٓاؤُ۫كُمْ مِنْ فَوْقِكُمْ وَمِنْ اَسْفَلَ مِنْكُمْ وَاِذْ زَاغَتِ الْاَبْصَارُ وَبَلَغَتِ الْقُلُوبُ الْحَنَاجِرَ وَتَظُنُّونَ بِاللّٰهِ الظُّنُونَا Onlar üstünüzden ve alt tarafınızdan gelmişlerdi. Gözler yuvalarından fırlamış, yürekler ağızlara gelmişti. Allah hakkında türlü türlü zanlarda bulunuyordunuz[*]. [*] Benzer bir durum Uhud savaşında da yaşanmıştı Al-i İmran 3/154-156. هُنَالِكَ ابْتُلِيَ الْمُؤْمِنُونَ وَزُلْزِلُوا زِلْزَالًا شَد۪يدًا Müminler orada, şiddetli bir sarsıntıya uğratılarak yıpratıcı bir imtihandan geçirilmişlerdi[*]. [*] Bakara 2/214. وَاِذْ يَقُولُ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اِلَّا غُرُورًا O gün münafıklar /iki yüzlüler ile kalplerinde hastalık olanlar[1*]/kafirler şöyle diyorlardı Meğer Allah ve resulü sadece bizi aldatmak için vaatte bulunmuş[2*]!” [1*] Bunlar, Hendek Savaşına müslümanlarla birlikte katılan Beni Kureyza Yahudileridir. Muhammed aleyhisselamın nebiliğini bile bile inkar ettiklerinden kalplerinde bir hastalık oluşmuştur. Münafıklar da kafirdir ama onların kalplerinde, kafirlik hastalığı yanında yalancılık hastalığı da oluşur Bakara 2/6-10. [2*] Enfal 8/49. وَاِذْ قَالَتْ طَٓائِفَةٌ مِنْهُمْ يَٓا اَهْلَ يَثْرِبَ لَا مُقَامَ لَكُمْ فَارْجِعُواۚ وَيَسْتَأْذِنُ فَر۪يقٌ مِنْهُمُ النَّبِيَّ يَقُولُونَ اِنَّ بُيُوتَنَا عَوْرَةٌ وَمَا هِيَ بِعَوْرَةٍۜ اِنْ يُر۪يدُونَ اِلَّا فِرَارًا Onların bir grubu şunu da demişti "Ey Yesripliler[1*]! Artık burada durmanızın bir anlamı yok, derhal geri dönün!" Bir kesimi de "Evlerimiz savunmasız!" diyerek Nebi’den izin istiyordu[2*]. Oysa evleri savunmasız değildi, sadece kaçmak istiyorlardı. [1*] Yesrib Medine’nin eski adıdır. [2*] Tevbe 9/45. وَلَوْ دُخِلَتْ عَلَيْهِمْ مِنْ اَقْطَارِهَا ثُمَّ سُئِلُوا الْفِتْنَةَ لَاٰتَوْهَا وَمَا تَلَبَّثُوا بِهَٓا اِلَّا يَس۪يرًا Bulundukları yerin çevresinden yanlarına kadar gizlice girilse ve fitne[1*] çıkarmaları istenseydi fazla gecikmez kesinlikle çıkarırlardı[2*]. [1*] “Fitne”, altını içindeki yabancı maddelerden ayırmak için ateşe sokmaktır Müfredat. Kur’an’da bu kelime imtihan A’râf 7/155, aldatma A’râf 7/27, cehennem azabı Zariyât 51/10-14 ve savaş Bakara 2/216 anlamlarında kullanılmıştır. [2*] Nisa 4/91, Tevbe 9/47-49. وَلَقَدْ كَانُوا عَاهَدُوا اللّٰهَ مِنْ قَبْلُ لَا يُوَلُّونَ الْاَدْبَارَۜ وَكَانَ عَهْدُ اللّٰهِ مَسْؤُ۫لًا Halbuki daha önce sırtlarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allah'a kesin söz vermişlerdi[1*]. Allah'a verilen söz sorumluluk doğurur[2*]. [1*] Müslümanlar ve Medine’de yaşayan farklı dinî ve etnik gruplar; Medine vesikası adı verilen siyasi ve hukuki bir belge üzerinde ittifak etmiş, Nebimizin başkanlığı altında birlikte yaşama ve şehre bir saldırı olması halinde orayı birlikte savunma konusunda anlaşmışlardı. Medine Vesikası, DİA [2*] İsra 17/34. قُلْ لَنْ يَنْفَعَكُمُ الْفِرَارُ اِنْ فَرَرْتُمْ مِنَ الْمَوْتِ اَوِ الْقَتْلِ وَاِذًا لَا تُمَتَّعُونَ اِلَّا قَل۪يلًا De ki "Ölmekten veya öldürülmekten kaçtıysanız bilin ki o kaçışın size bir faydası olmaz[1*]. Kaçsanız bile nimetlerden az bir süre yararlandırılırsınız[2*]." [1*] Al-i İmran 3/154, Cuma 62/8. [2*] Al-i İmran 3/196-197, Kasas 28/60. قُلْ مَنْ ذَا الَّذ۪ي يَعْصِمُكُمْ مِنَ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَ بِكُمْ سُٓوءًا اَوْ اَرَادَ بِكُمْ رَحْمَةًۜ وَلَا يَجِدُونَ لَهُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًا De ki "Allah sizin başınıza bir kötülük getirmek istese veya size bir ikramda bulunmak istese Allah’ın size bunları yapmasını kim engelleyebilir[1*]? Onlar, Allah ile aralarına girecek ne bir veli/yakın bulabilirler ne de bir yardımcı[2*]." [1*] Yunus 10/107, Ra'd 13/11, Enbiya 21/42, Zümer 39/38, Fetih 48/11. [2*] Nisa 4/123, Ahzab 33/64-65. قَدْ يَعْلَمُ اللّٰهُ الْمُعَوِّق۪ينَ مِنْكُمْ وَالْقَٓائِل۪ينَ لِاِخْوَانِهِمْ هَلُمَّ اِلَيْنَاۚ وَلَا يَأْتُونَ الْبَأْسَ اِلَّا قَل۪يلًاۙ Allah, içinizden ağır davranan ve kardeşlerine de “Bizim yanımıza gelin!” diyenleri çok iyi biliyor[*]. Bunlar çatışmaya pek az katılırlar. [*] Al-i İmran 3/156, 168. اَشِحَّةً عَلَيْكُمْۚ فَاِذَا جَٓاءَ الْخَوْفُ رَاَيْتَهُمْ يَنْظُرُونَ اِلَيْكَ تَدُورُ اَعْيُنُهُمْ كَالَّذ۪ي يُغْشٰى عَلَيْهِ مِنَ الْمَوْتِۚ فَاِذَا ذَهَبَ الْخَوْفُ سَلَقُوكُمْ بِاَلْسِنَةٍ حِدَادٍ اَشِحَّةً عَلَى الْخَيْرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاَحْبَطَ اللّٰهُ اَعْمَالَهُمْۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا Bizim yanımıza gelin demeleri Size düşkün olduklarını göstermek içindir. Korku gelip çattığında üzerine ölüm baygınlığı çökmüş biri gibi gözleri bir tarafa kaymış olarak sana baktıklarını görürsün. Korku geçince de mala olan düşkünlüklerinden dolayı sivri dilleriyle sizi incitirler. İşte onlar, inanıp güvenmiş kimseler değillerdir[1*]. Bu yüzden Allah onların amellerini yok saymıştır[2*]. Bu, Allah’a kolaydır. [1*] “Ağır davranan ve kardeşlerine bizim yanımıza gelin diyenler”, Ahzab 33/12. ayette geçen münafıklardan ve kafirlerden farklı bir grup insandır. Bunlar başlangıçta Müslümandır, hatta böyle demeleri diğer Müslümanları çokça sahiplendiklerini göstermek içindir. Ancak ayette ağır bir imtihanla karşılaştıklarında imtihanı kaybettikleri ve aslında inançlarında samimi olmadıklarının ortaya çıktığı belirtilmiştir. Bunlar ortada bir mal ya da menfaat söz konusu olduğunda da müminleri kötü sözleriyle üzerler. [2*] Benzer tavırlar Uhud Savaşında da sergilenmiştir Al-i İmran 3/166-168. يَحْسَبُونَ الْاَحْزَابَ لَمْ يَذْهَبُواۚ وَاِنْ يَأْتِ الْاَحْزَابُ يَوَدُّوا لَوْ اَنَّهُمْ بَادُونَ فِي الْاَعْرَابِ يَسْـَٔلُونَ عَنْ اَنْبَٓائِكُمْۜ وَلَوْ كَانُوا ف۪يكُمْ مَا قَاتَلُٓوا اِلَّا قَل۪يلًا۟ Düşman birliklerinin çekilmediğini sanıyorlardı. O birlikler geri gelecek olsa bunlar çölde, taşralı Araplar arasında olmak ve haberlerinizi oradan sorup öğrenmek isterler. Zaten içinizde olsalar bile savaşa pek az girerler. لَقَدْ كَانَ لَكُمْ ف۪ي رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَث۪يرًاۜ Sizin için yani Allah’tan ve ahiret gününden beklentisi olan ve Allah'ı onun sözlerini hep aklında tutanlar için[1*], Allah'ın resulünde güzel örnekler vardır[2*]. [1*] Zikir, bağlantılarıyla birlikte düşünülüp öğrenilen doğru bilgi, o bilgiyi kullanıma hazır tutmak, akla veya dile getirmektir Müfredât ذكر md.. Doğru bilginin kaynağı Allah’ın ayetleridir. Bunlar, yaratılan âyetler ve indirilen âyetler olmak üzere iki türlüdür. Her birinden elde edilen doğru bilgi zikirdir Enbiya 21/24, En’âm 6/80. İnsanı, sadece bu bilgi tatmin eder. Ra’d 13/28 Allah’ı zikretmek; onu, kitabını ve yarattığı ayetleri dikkate almak, akıldan çıkarmamak ve onların üzerine düşünmektir. İnsan bunlardan bildiği kadarıyla sorumludur Bakara 2/209. Bu ayet de onun her konuda bize örnek olduğunu bildirmektedir. Onu örnek alanlar, ayetleri nasıl uyguladığını ve Kur'an'dan nasıl hikmet çıkardığını anlamaya çalışanlardır. Bunlar da ancak Allah'tan ve ahiret gününden umudu olan, Allah'ı, Allah’ın kitabını anlayarak çokça okuyan kişiler olabilir. [2*] Bakara 2/143, Hac 22/78. وَلَمَّا رَاَ الْمُؤْمِنُونَ الْاَحْزَابَۙ قَالُوا هٰذَا مَا وَعَدَنَا اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَصَدَقَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُۘ وَمَا زَادَهُمْ اِلَّٓا ا۪يمَانًا وَتَسْل۪يمًاۜ Müminler düşman birliklerini görünce "İşte bu, Allah’ın ve resulünün bize vaat ettiği şeydir[1*]; Allah ve Resulü doğru söylemiş" dediler. Bu onların, sadece imanını ve teslimiyetlerini artırdı[2*]. [1*] Bakara 2/214. [2*] Benzer bir durum Uhud savaşında da yaşanmıştır Al-i İmran 3/173. مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللّٰهَ عَلَيْهِۚ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضٰى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُۘ وَمَا بَدَّلُوا تَبْد۪يلًاۙ Müminlerden Allah'a verdikleri söze sadık kalan yiğitler vardır. Onların kimi canını vermiş, kimi de hazır beklemektedir[*]. Bunlar sözlerini hiçbir şekilde değiştirmediler. [*] Tevbe 9/111. لِيَجْزِيَ اللّٰهُ الصَّادِق۪ينَ بِصِدْقِهِمْ وَيُعَذِّبَ الْمُنَافِق۪ينَ اِنْ شَٓاءَ اَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ غَفُورًا رَح۪يمًاۚ Bütün bunlar Allah’ın, sözlerine sadık kalanları sadakatleri sebebiyle ödüllendirmesi[1*] ve gerek görürse[2*] münafıklara azap etmesi veya tövbelerini kabul etmesi içindir. Allah, daima bağışlayan ve ikramı bol olandır. [1*] Maide 5/119. [2*] Şâe شاء fiili, “bir şey yapmak” anlamındaki şey شيء mastarından türemiştir. Allah’ın yapması o şeyi var etmesi, insanın yapması da o şey için gereken çabayı göstermesidir Müfredât. Allah, her şeyi bir ölçüye göre var eder Kamer 54/49, Ra’d 13/8. İmtihanla ilgili şeyleri iyi ve kötü diye ikiye ayırmıştır Enbiyâ 21/35. Allah, herkesin doğru yolda olmasını ister Nisa 4/26 ama sadece doğru şeyler yapanı doğru yolda sayar Nur 24/46. Yaptığının doğru veya yanlış olduğunu da kişiye ilham eder. Onun için doğru davrananın içi rahat, yanlış davrananın içi de sıkıntılı olur Şems 91/7-10. Buna göre şâe شاء fiilinin öznesi Allah olursa “gerekeni yaptı veya yarattı”, insan olursa “gerekeni yaptı” anlamında olur. Allah insanlara, tercihlerine göre davranma hürriyeti vermeseydi hiç kimse yanlış bir şey yapamaz ve imtihan diye bir şey de olmazdı Nahl 16/93. Yanlış kader anlayışını imanın bir esası gibi İslam’a yerleştirmek isteyenler, büyük bir çarpıtma yaparak şâe شاء fiiline irade yani isteme ve dileme anlamı vermiş; bunu, tefsirlere hatta sözlüklere bile yerleştirerek birçok ayetin mealini bozmuşlardır. Bkz وَرَدَّ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا بِغَيْظِهِمْ لَمْ يَنَالُوا خَيْرًاۜ وَكَفَى اللّٰهُ الْمُؤْمِن۪ينَ الْقِتَالَۜ وَكَانَ اللّٰهُ قَوِيًّا عَز۪يزًاۚ Allah, kafirlik edenleri düşman kuvvetlerini öfkeleriyle geri döndürdü. Hiçbir şey elde edemediler. Savaşta müminlere Allah yeter[*]. Allah güçlüdür, daima üstündür. [*] Nisa 4/45, Enfal 8/64. وَاَنْزَلَ الَّذ۪ينَ ظَاهَرُوهُمْ مِنْ اَهْلِ الْكِتَابِ مِنْ صَيَاص۪يهِمْ وَقَذَفَ ف۪ي قُلُوبِهِمُ الرُّعْبَ فَر۪يقًا تَقْتُلُونَ وَتَأْسِرُونَ فَر۪يقًاۚ Allah, ehlikitaptan düşmana arka çıkanları, korunaklı yerlerinden indirdi ve onların kalplerine korku saldı[1*]. Bir kısmını öldürüyor, onlar üzerine hakimiyet kurduğunuzda da[2*] diğer kısmını esir alıyordunuz. [1*] Al-i İmran 3/151, Enfal 8/12, Haşr 59/2. [2*] Muhammed 47/4. وَاَوْرَثَكُمْ اَرْضَهُمْ وَدِيَارَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ وَاَرْضًا لَمْ تَطَؤُ۫هَاۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرًا۟ Onların yerini yurdunu, mallarını ve henüz ayak basmadığınız yerleri de size miras bıraktı[*]. Allah her şeye bir ölçü koyar. [*] Tevbe 9/33, Enbiya 21/105, Fetih 48/28, Saf 61/9. يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ اِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ الْحَيٰوةَ الدُّنْيَا وَز۪ينَتَهَا فَتَعَالَيْنَ اُمَتِّعْكُنَّ وَاُسَرِّحْكُنَّ سَرَاحًا جَم۪يلًا Ey Nebi! Eşlerine de ki "Eğer dünya hayatını ve onun süsünü istiyorsanız[*] gelin size mal-mülk vereyim ve sizi kendimden güzelce ayırayım. [*] Hud 11/15-16, İsra 17/18. وَاِنْ كُنْتُنَّ تُرِدْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالدَّارَ الْاٰخِرَةَ فَاِنَّ اللّٰهَ اَعَدَّ لِلْمُحْسِنَاتِ مِنْكُنَّ اَجْرًا عَظ۪يمًا Ama eğer Allah'ı, elçisini ve ahiret yurdunu istiyorsanız[*] bilin ki Allah, sizden iyi davrananlara büyük bir ödül hazırlamıştır.” [*] İsra 17/19. يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ مَنْ يَأْتِ مِنْكُنَّ بِفَاحِشَةٍ مُبَيِّنَةٍ يُضَاعَفْ لَهَا الْعَذَابُ ضِعْفَيْنِۜ وَكَانَ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرًا Nebi’nin hanımları! Sizden kim ispatlanabilir bir zina yaparsa[1*] zina cezası onun için ikiye katlanır[2*]. Bu, Allah'a kolaydır. [1*] Zina diye meal verdiğimiz kelime, fuhuş anlamına da gelen el-fahişe = الْفَاحِشَةَ'dir. Türkçede para karşılığı yapılan cinsel ilişkiye fuhuş dendiği için, yanlış anlamaya yol açmasın diye zina kelimesi kullanılmıştır. Kur’an’a göre her zina fuhuştur. Bir ayet şöyledir “Zinaya yaklaşmayın! O, bir fuhuş ve çok kötü bir yoldur.” İsra 17/32 [2*] Mezhepler, zina eden evli kadın ve erkeğin recm yani taşlanarak öldürme cezasına çarptırılacağında ittifak etmişlerdir. Ölüm cezası ikiye katlanamayacağından bu ayet, recm cezasının olamayacağının açık delillerindendir. Nebi eşlerinden biri, bu suçu işlemiş olsaydı ona verilecek ceza, bu suçu işleyen diğer kadınlara verilen 100 kırbaç cezasının iki katı olan 200 kırbaç olurdu. Ayrıca bkz. Nur 24/2’nin dipnotu. وَمَنْ يَقْنُتْ مِنْكُنَّ لِلّٰهِ وَرَسُولِه۪ وَتَعْمَلْ صَالِحًا نُؤْتِهَٓا اَجْرَهَا مَرَّتَيْنِۙ وَاَعْتَدْنَا لَهَا رِزْقًا كَر۪يمًا Ama sizden kim Allah'a ve elçisine içtenlikle boyun eğer ve iyi iş yaparsa ona da ödülünü iki kat veririz. Onun için değerli bir rızık da hazırlarız. يَا نِسَٓاءَ النَّبِيِّ لَسْتُنَّ كَاَحَدٍ مِنَ النِّسَٓاءِ اِنِ اتَّقَيْتُنَّ فَلَا تَخْضَعْنَ بِالْقَوْلِ فَيَطْمَعَ الَّذ۪ي ف۪ي قَلْبِه۪ مَرَضٌ وَقُلْنَ قَوْلًا مَعْرُوفًاۚ Nebi’nin hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Allah'a karşı yanlış yapmaktan sakınıyorsanız tatlı bir eda ile konuşmayın! Yoksa kalbinde hastalık olan biri umuda kapılır. Siz, marufa uygun sözler[*] söyleyin. [*] Ma'rufa uygun söz, doğruluğu herkesçe bilinen söz demektir. وَقَرْنَ ف۪ي بُيُوتِكُنَّ وَلَا تَبَرَّجْنَ تَبَرُّجَ الْجَاهِلِيَّةِ الْاُو۫لٰى وَاَقِمْنَ الصَّلٰوةَ وَاٰت۪ينَ الزَّكٰوةَ وَاَطِعْنَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُۜ اِنَّمَا يُر۪يدُ اللّٰهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمُ الرِّجْسَ اَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْه۪يرًاۚ Evlerinizde de ağırbaşlı olun[1*]. Önceki cahiliye döneminde yapıldığı gibi güzelliğinizi öne çıkarmayın! Namazı düzgün ve sürekli kılın, zekatı da verin. Allah'a ve elçisine gönülden boyun eğin. Ey Nebi'nin ailesi! Allah sizden sadece, pisliği uzaklaştırmak ve sizi tertemiz kılmak istiyor[2*]. [1*] Bu ayet, Nebimizin evlerine gelen misafirlere karşı, eşlerinin gösterecekleri tavırla ilgilidir. Evlerine gelen müslümanların davranışları ile ilgili olarak da bkz. Ahzab 33/53. [2*] Ehl-i beyt, “ev halkı” yani “aile” anlamındadır. Bu kavram üç ayette geçer. Birincisi İbrahim aleyhisselamın Hud 11/73 ٍikincisi Musa aleyhisselamın ailesi anlamındadır Kasas 28/12. Bu ayette ise Muhammed aleyhisselamın ailesini ifade eder. Şiîler bu ayeti, bağlamından kopararak Muhammed aleyhisselamın eşlerinin onun Ehl-i beyt’inden olmadığını, Ehl-i beyt’in, sadece Ali ve Fatıma'dan olan torunları olduğunu iddia ederek onların masumluğuna bu ayeti delil getirirler. Ayette müennes /dişil siğanın kullanılmayıp müzekker /eril siganın kullanılmasını, kendilerine delil göstermişlerdir. Oysa Arap dili açısından müzekker siganın kullanılması, Muhammed aleyhisselamın kendisinin, bir erkek olarak aileye dahil olmasından dolayıdır. Bu kullanım, diğer iki ayette de vardır. وَاذْكُرْنَ مَا يُتْلٰى ف۪ي بُيُوتِكُنَّ مِنْ اٰيَاتِ اللّٰهِ وَالْحِكْمَةِۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ لَط۪يفًا خَب۪يرًا۟ Evlerinizde, bağlantılarıyla birlikte okunan Allah'ın ayetlerini ve hikmetleri aklınızda tutun. Allah lütufkârdır ve her şeyin iç yüzünü bilir. اِنَّ الْمُسْلِم۪ينَ وَالْمُسْلِمَاتِ وَالْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَالْقَانِت۪ينَ وَالْقَانِتَاتِ وَالصَّادِق۪ينَ وَالصَّادِقَاتِ وَالصَّابِر۪ينَ وَالصَّابِرَاتِ وَالْخَاشِع۪ينَ وَالْخَاشِعَاتِ وَالْمُتَصَدِّق۪ينَ وَالْمُتَصَدِّقَاتِ وَالصَّٓائِم۪ينَ وَالصَّٓائِمَاتِ وَالْحَافِظ۪ينَ فُرُوجَهُمْ وَالْحَافِظَاتِ وَالذَّاكِر۪ينَ اللّٰهَ كَث۪يرًا وَالذَّاكِرَاتِ اَعَدَّ اللّٰهُ لَهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْرًا عَظ۪يمًا Şüphesiz ki Allah; kendisine tam teslim olan erkekler ile kendisine tam teslim olan kadınlara, inanıp güvenen erkeklerle inanıp güvenen kadınlara, içtenlikle boyun eğen erkeklerle içtenlikle boyun eğen kadınlara, özü sözü bir olan erkeklerle özü sözü bir olan kadınlara, sabırlı /duruşunu bozmayan erkeklerle sabırlı kadınlara, ona derin saygı duyan erkeklerle ona derin saygı duyan kadınlara, zekat sadaka veren erkeklerle zekat sadaka veren kadınlara, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlara, edep yerlerini ve çevresini koruyan erkeklerle edep yerlerini ve çevresini koruyan kadınlara, Allah'ı onun sözlerini çokça hatırlayan erkeklerle çokça hatırlayan kadınlara mağfiret[1*] /bağışlanma ve büyük bir ödül hazırlamıştır[2*]. [1*] İstiğfar, “söz ve davranışla mağfiret talep etmek”tir. Mağfiret ise, Allah’ın, kulunu azaptan korumasıdır Müfredat. “Başı koruyan zırhlı başlık” anlamındaki “miğfer” kelimesi de aynı köktendir. [2*] Al-i İmran 3/17, Tevbe 9/112, Mu’minun 23/1-11. وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُٓ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْۜ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُب۪ينًا Allah ve resulü[1*] bir işe karar verdiği zaman artık mümin bir erkeğin ve mümin bir kadının[2*], o konuda tercih hakkı yoktur[3*]. Kim, Allah’a ve resulüne baş kaldırırsa açık bir şekilde sapmış olur[4*]. [1*] Resul رسول, “birine gönderilen söz” anlamına geldiği gibi “o sözü iletmek için gönderilen elçi” anlamına da gelir. Müfredat. Allah’ın elçilerinin görevi, onun sözlerini insanlara ulaştırmaktır. Bu sebeple Kur’an’da geçen Allah’ın resulü رسول اللّه ifadelerinde asıl vurgu ayetleredir. Muhammed aleyhisselam öldüğü için bizim muhatabımız olan resul, sadece Kur’an’dır Âl-i İmrân 3/144. Bu ve bir sonraki ayet, nebi ve rasul kavramları arasındaki farkı göstermektedir. Ahzab 33/36. ayette, Allah ve rasulünün bir işe karar vermesi durumunda hiçbir müminin farklı bir tercihte bulunma hakkının olamayacağı, aksi bir davranışın Allah ve rasulüne baş kaldırma kabul edileceği açık bir şekilde belirtilmiştir. Ahzab 33/37. ayette ise çok dikkat çekici bir örnek üzerinden, mutlak bağlayıcı otoritenin nebinin şahsına verilmediği, nebi vasfıyla onun her isteğine mutlak itaatin gerekmeyeceği öğretilmiş olmaktadır. Nebinin emirlerine uymak marufa uygunluk şartına bağlı iken Mümtehane 60/12 rasul vasfıyla tebliğ ettiklerine mutlak surette itaat gerekir. Çünkü bu, doğrudan Allah’a itaat anlamına gelir Nisa 4/80. [2*] Muhammed aleyhisselam, müminlere örnek olmakla görevlidir Ahzab 33/21. Evlatlığı Zeyd’in, eşi Zeyneb’i boşadığını ama henüz iddetinin bitmediğini öğrenince eşine geri dönme hakkını kullanması için ona “Eşini nikahında tut” emrini verdi. Çünkü Nisa 4/23’te, öz oğulların boşadıkları eşleriyle evlenilmesi yasaklanmış ama evlatlıklar bu yasağın kapsamına sokulmamıştı. Allah’ın kendisini, insanlara bu konuda örnek yapmak için Zeynep ile evlendirmesinden ve insanların buna tepkisinden çekiniyordu. Çünkü bu tür bir evlilik o zamanın geleneklerine göre hoş karşılanmayan bir şeydi. Bu âyet onu uyarmakta ve Allah’ın, yapılmasını istediği bir konuda, ne onun ne de Zeyneb’in bir tercih hakkı olmadığını bildirmektedir. [3*] Nisa 4/65, Nur 24/51-52. [4*] Nisa 4/14, 42. وَاِذْ تَقُولُ لِلَّذ۪ٓي اَنْعَمَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَاَنْعَمْتَ عَلَيْهِ اَمْسِكْ عَلَيْكَ زَوْجَكَ وَاتَّقِ اللّٰهَ وَتُخْف۪ي ف۪ي نَفْسِكَ مَا اللّٰهُ مُبْد۪يهِ وَتَخْشَى النَّاسَۚ وَاللّٰهُ اَحَقُّ اَنْ تَخْشٰيهُۜ فَلَمَّا قَضٰى زَيْدٌ مِنْهَا وَطَرًا زَوَّجْنَاكَهَا لِكَيْ لَا يَكُونَ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ حَرَجٌ ف۪ٓي اَزْوَاجِ اَدْعِيَٓائِهِمْ اِذَا قَضَوْا مِنْهُنَّ وَطَرًاۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ مَفْعُولًا Ey Muhammed! Hani bir gün Allah'ın nimet verdiği ve senin de nimetlendirdiğin kimseye "Eşini nikahında tut, Allah'a karşı yanlış yapmaktan sakın!" diyordun. Aslında insanlardan çekinerek Allah'ın açığa çıkaracağı şeyi içinde gizliyordun[1*]. Oysa doğru olan, Allah'tan çekinmendir[2*]. Zeyd boşanıp eşiyle ilişiğini kesince seni onunla biz evlendirdik ki müminlerin evlatlıkları, eşleriyle boşanıp ilişkilerini kesince onlarla evlenmeleri konusunda kendilerine bir sıkıntı olmasın. Allah'ın buyruğu yerine gelmiştir. [1*] Zeyd, eşini boşar da Allah. evlatlıkların boşadığı eşler konusunda örnek yapmak için beni Zeynep ile evlendirirse halkın içine nasıl çıkarım diye korkuyordun. [2*] Çünkü “Allah'ın mesajlarını tebliğ edenler, Allah’tan korkar, başka kimseden korkmazlar.” Ahzab 33/39. مَا كَانَ عَلَى النَّبِيِّ مِنْ حَرَجٍ ف۪يمَا فَرَضَ اللّٰهُ لَهُۜ سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۜ وَكَانَ اَمْرُ اللّٰهِ قَدَرًا مَقْدُورًاۙ Allah'ın, nebisi için farz kıldıklarında ona sıkıntı verecek bir şey yoktur[1*]. Bu Allah’ın, öncekilere de uyguladığı sünneti /yasasıdır. Allah'ın işi ölçülü biçilidir[2*]. [1*] Allah’ın Nebisi için farz kıldığı şey, Müslümanlara güzel bir örnek olmaktır Ahzab 33/21, 37. Bu ayet, aynı örnekliğin önceki nebilerde de olduğunu göstermektedir. [2*] Ra'd 13/8, Kamer 54/49. اَلَّذ۪ينَ يُبَلِّغُونَ رِسَالَاتِ اللّٰهِ وَيَخْشَوْنَهُ وَلَا يَخْشَوْنَ اَحَدًا اِلَّا اللّٰهَۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ حَس۪يبًا Onlar; Allah'ın mesajlarını tebliğ eden, Allah’tan çekinen, başka kimseden çekinmeyen kimselerdir. Hesap görücü olarak Allah yeter. مَا كَانَ مُحَمَّدٌ اَبَٓا اَحَدٍ مِنْ رِجَالِكُمْ وَلٰكِنْ رَسُولَ اللّٰهِ وَخَاتَمَ النَّبِيّ۪نَۜ وَكَانَ اللّٰهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمًا۟ Muhammed, erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir[1*], ama Allah'ın elçisi ve nebilerin mührü /en sonuncusudur[2*]. Allah her şeyi hakkıyla bilir. [1*] Bu ayet, Muhammed aleyhisselamın oğulları Kâsım, Abdullah ve İbrahim’in, ergenlik çağına gelmeden öldüklerini gösterir. [2*] Muhammed aleyhisselam, resullerin değil, nebîlerin sonuncusudur. Nebî, kendine kitap ve hikmet verilen kişidir Al-i imran 3/81. Artık yeni bir nebî gelmeyecek ve yeni bir kitap inmeyecektir. Resul, elçi demektir. Herhangi bir ilave veya çıkarma yapmadan, Allah’ın âyetlerini, muhatabın anladığı dille tebliğ eden herkes elçilik görevi yapmış olur. Bu görev kıyamete /mezardan kalkış gününe kadar devam edecektir. Nebîler, kendilerine inen kitabı tebliğ ile görevli oldukları için her nebî resuldür ama her resul nebî değildir. Bu âyet bunu açıkça göstermektedir. Ayette geçen ve mühür anlamına gelen “hatem” ifadesi de tasdik ilişkisi açısından büyük öneme sahiptir. Çünkü Tevrat ve İncil’de nebiliğin mühürleneceği bilgisi verilmiştir Tevrat/ Daniel 924 ve İncil/ Vahiy 2210. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا اذْكُرُوا اللّٰهَ ذِكْرًا كَث۪يرًاۙ Ey inanıp güvenenler! Allah'ı çokça zikredin[*] /onun sözlerini hep aklınızda tutun! [*] Zikir için bkz. Ahzab 33/21. ayetin dipnotu. وَسَبِّحُوهُ بُكْرَةً وَاَص۪يلًا Kuşluk ile öğle vaktinde ve ikindide ona ibadet edin[*]. [*] Buradaki tesbih emri kuşluk, öğle ve ikindide kılınan nafile namazlara işaret eder. Ayrıntı için bkz. A’raf 7/205 ve dipnotları, Taha 20/130, Fetih 48/9, İnsan 76/25. هُوَ الَّذ۪ي يُصَلّ۪ي عَلَيْكُمْ وَمَلٰٓئِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِۜ وَكَانَ بِالْمُؤْمِن۪ينَ رَح۪يمًا Allah ve melekleri size sürekli destek verir[*]. Allah bunu, sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için yapar. O, inanıp güvenenlere daima ikramda bulunur. [*] Âl-i İmran 3/13, Maide 5/16, Fussilet 41/30-31, Mücadele 58/22. تَحِيَّتُهُمْ يَوْمَ يَلْقَوْنَهُ سَلَامٌۚ وَاَعَدَّ لَهُمْ اَجْرًا كَر۪يمًا Ona kavuştukları gün inanıp güvenenlerin iyilik dilekleri, "Selam!" sözü olur. Allah onlar için pek değerli bir ödül hazırlamıştır[*]. [*] Yunus 10/10, İbrahim 14/23, Furkan 25/75, Zümer 39/73. يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَرْسَلْنَاكَ شَاهِدًا وَمُبَشِّرًا وَنَذ۪يرًاۙ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ بِاَنَّ لَهُمْ مِنَ اللّٰهِ فَضْلًا كَب۪يرًا Sen müminlere şu müjdeyi ver Allah’ın onlara büyük bir lütfu olacaktır[*]! [*] Bakara 2/25, Yunus 10/2. وَلَا تُطِعِ الْكَافِر۪ينَ وَالْمُنَافِق۪ينَ وَدَعْ اَذٰيهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِۜ وَكَفٰى بِاللّٰهِ وَك۪يلًا Kafirlere ve münafıklara boyun eğme, üzücü sözlerine de aldırma[*]. Sen Allah’a tevekkül et /güvenip dayan. Vekil /dayanak olarak Allah yeter. [*] Al-i İmran 3/186, Ahzab 33/1. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نَكَحْتُمُ الْمُؤْمِنَاتِ ثُمَّ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ اَنْ تَمَسُّوهُنَّ فَمَا لَكُمْ عَلَيْهِنَّ مِنْ عِدَّةٍ تَعْتَدُّونَهَاۚ فَمَتِّعُوهُنَّ وَسَرِّحُوهُنَّ سَرَاحًا جَم۪يلًا Ey inanıp güvenenler! Mümin kadınları nikâhlar da onları kendilerine dokunmadan boşarsanız, sizin onlar için saymanız gereken bir iddet yoktur[1*]. Bu durumda onları marufa uygun olarak yararlandırın[2*] ve güzelce kendinizden ayırın. [1*] Talak 65/1 ayetine göre, iddeti bekleyecek olan kadın, onu sayacak olan erkektir. Bu ayette, gerdeğe girilmemişse, beklenecek ve sayılacak bir iddetin olmadığı anlatılmaktadır. Diğer durumlarda beklenecek iddet Bakara 2/228 ve Talak 65/4’te açıklanmıştır. [2*] Bakara 2/236-237. يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ اِنَّٓا اَحْلَلْنَا لَكَ اَزْوَاجَكَ الّٰت۪ٓي اٰتَيْتَ اُجُورَهُنَّ وَمَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَ مِمَّٓا اَفَٓاءَ اللّٰهُ عَلَيْكَ وَبَنَاتِ عَمِّكَ وَبَنَاتِ عَمَّاتِكَ وَبَنَاتِ خَالِكَ وَبَنَاتِ خَالَاتِكَ الّٰت۪ي هَاجَرْنَ مَعَكَۘ وَامْرَاَةً مُؤْمِنَةً اِنْ وَهَبَتْ نَفْسَهَا لِلنَّبِيِّ اِنْ اَرَادَ النَّبِيُّ اَنْ يَسْتَنْكِحَهَاۗ خَالِصَةً لَكَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِن۪ينَۜ قَدْ عَلِمْنَا مَا فَرَضْنَا عَلَيْهِمْ ف۪ٓي اَزْوَاجِهِمْ وَمَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُمْ لِكَيْلَا يَكُونَ عَلَيْكَ حَرَجٌۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا Ey Nebi! Mehirlerini verdiğin eşlerini[1*]; Allah'ın sana fey olarak verdiğinden hâkimiyetin altında olanı[2*]; seninle beraber hicret etmiş olmaları şartıyla amca kızlarını, halalarının kızlarını, dayı kızlarını, teyzelerinin kızlarını[3*] ve bir de -nikâhlamak istersen[4*]- kendini sana hibe eden kadını, -diğer müminlere değil- sadece sana has olmak üzere helal kıldık. Müminlerin eşleri ve hakimiyetleri altındaki esirlerle ilgili hangi hükümleri koyduğumuzu elbette biliyoruz[5*]. Bütün bunlar sana bir sıkıntı olmasın diyedir. Çünkü Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır. [1*] Bu ifadeye göre Nebimiz, eşlerinin mehirini evlenmeden önce vermek zorundadır. Halbuki diğer müminler karşılıklı anlaşmaya bağlı olarak daha sonra da verebilir Bakara 2/236, 237. [2*] Hür olsun, esir olsun hiçbir kadınla nikâhsız ilişki kurmak helal değildir. Savaş esiri kadınlarla /cariyelerle nikahsız ilişkiyi helal görenler, Nebimizin Mariye ile olan birlikteliğini de delil gösterirler. Halbuki Mısır mukavkısı tarafından Nebîmize gönderilen Mariye, bu ayete göre “fey” statüsündedir. Fey, savaşmadan elde edilen şeylere; ganimet ise savaş sonucu elde edilenlere denir. Bkz. Enfal 8/41, Haşr 59/7. Savaş esirleri ganimete dahildir. Hür bir kadınla evlenmeye gücü yeten müminlerin savaş veya fey yoluyla hakimiyet altına alınan kadınlarla evlenmesi haramdır Nisa 4/25. Bu ayette, Resûlullâh’a diğer müminlerden farklı olarak, nikâhlı hür eşlerine ilaveten fey yoluyla hakimiyet altına aldığı kadını da hürriyetine kavuşturmadan nikâhlayabileceği bildirilmiştir. Ayetteki atfın “ev أو” ile değil de “vav و” ile yapılmış olması da bunu göstermektedir. Yani ayette “ikisinden biri” anlamına gelen “ev” bağlacı kullanılarak “Mehirlerini verdiğin eşlerini VEYA Allah'ın sana fey olarak verdiğinden hâkimiyetin altında olanı” denilmemiş, “hem o hem bu” anlamına gelen ve birlikteliği ifade eden “vav” atıf harfi kullanılarak “Mehirlerini verdiğin eşlerini VE Allah'ın sana fey olarak verdiğinden hâkimiyetin altında olanı” denilmiştir. Bir kadın ister savaş ister fey yoluyla hakimiyet altına alınmış olsun, kendi rızası ile nikâhlanmadığı sürece onunla ilişki haramdır Nisa 4/3 ve 25, Nur 24/32-33. Bu yüzden Nebimizin de Mariye ile ancak nikah yoluyla birliktelik kurduğu anlaşılmaktadır. Ayrıntı için bkz. Ali Rıza Demircan, Kur’an ve Sünnet Işığında Cariyeler ve Sömürülen Cinsellikleri [3*] Diğer müminlerin; amca, hala, dayı ve teyze kızlarıyla evlenmeleri için birlikte hicret etmiş olmaları şartı yoktur. Evlilik yasakları Nisa 4/23-24 ayetlerinde belirtilmiştir. [4*] Bu ayette iltifat sanatı kullanılmıştır. Sözlükte eğmek /bükmek /çevirmek anlamındaki left لفت kökünden türeyen iltifât, bir şeyi yöneldiği taraftan başka bir tarafa çevirmek anlamına gelir. Terim olarak iltifat, üslupla ilgili edebî bir sanattır. Kullanıldığı yerlerde ifadeye tehdit ve korkutma, tenbih, kınama, silkeleme, uyarma ve hatırlatma, sebep gösterme, talebin önemini ifade etme gibi anlamlar katar. Dinleyicinin ilgi ve dikkatini canlı tutmayı sağlar. İltifat; kişide, tekillik-çoğullukta ve zamanda yapılabilir. Türkçede de benzer amaçlarla, konuşurken kişi değiştirme, tekil kişiyi çoğul zamirle ifade etme ve kipte değişiklik yapma vardır; ancak her dilin dinamikleri kendine özgü olduğu için bir dilden başka bir dile çeviri yapılırken aynı anlam inceliklerini yansıtmak her zaman mümkün olmaz. Bu yüzden mealimizde Kur’an’da geçen iltifat sanatlı söyleyişler, Türkçede daha iyi anlaşılması amacıyla yer yer lafzen değil, manen aktarılmıştır. [5*] Nisa 4/25, Mü’minun 23/5-7, Mearic 70/29-31. تُرْج۪ي مَنْ تَشَٓاءُ مِنْهُنَّ وَتُـْٔو۪ٓي اِلَيْكَ مَنْ تَشَٓاءُۜ وَمَنِ ابْتَغَيْتَ مِمَّنْ عَزَلْتَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكَۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ تَقَرَّ اَعْيُنُهُنَّ وَلَا يَحْزَنَّ وَيَرْضَيْنَ بِمَٓا اٰتَيْتَهُنَّ كُلُّهُنَّۜ وَاللّٰهُ يَعْلَمُ مَا ف۪ي قُلُوبِكُمْۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَل۪يمًا حَل۪يمًا Eşlerinden istediğini kendinden uzak tutabilir, istediğini yanına alabilirsin. Ayrı tuttuklarından hangisini yanına almak istersen bunun sana bir günahı olmaz. Bu, onların mutlu olmaları, üzülmemeleri ve senin kendilerine verdiğine hepsinin razı olması için daha uygundur. Allah kalplerinizde olanı bilir. Allah her şeyi bilen ve pek yumuşak davranandır. لَا يَحِلُّ لَكَ النِّسَٓاءُ مِنْ بَعْدُ وَلَٓا اَنْ تَبَدَّلَ بِهِنَّ مِنْ اَزْوَاجٍ وَلَوْ اَعْجَبَكَ حُسْنُهُنَّ اِلَّا مَا مَلَكَتْ يَم۪ينُكَۜ وَكَانَ اللّٰهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ رَق۪يبًا۟ Bundan sonra, güzellikleri çok hoşuna gitse bile[1*] onların üzerine başka kadınlarla evlenmen de eşlerini bırakıp yerlerine başkalarıyla evlenmen de helal olmaz, hâkimiyetin altında olan esir kadınla evlenmen başka[2*]. Allah her şeyi görüp gözetendir. [1*] Bir kadının güzelliği, yüzü görülmeden anlaşılamaz. Bu ayet, kadınların yüzlerinin açık bulunabileceğinin delillerindendir. [2*] Ahzab 33/50. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَدْخُلُوا بُيُوتَ النَّبِيِّ اِلَّٓا اَنْ يُؤْذَنَ لَكُمْ اِلٰى طَعَامٍ غَيْرَ نَاظِر۪ينَ اِنٰيهُۙ وَلٰكِنْ اِذَا دُع۪يتُمْ فَادْخُلُوا فَاِذَا طَعِمْتُمْ فَانْتَشِرُوا وَلَا مُسْتَأْنِس۪ينَ لِحَد۪يثٍۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ يُؤْذِي النَّبِيَّ فَيَسْتَحْي۪ مِنْكُمْۘ وَاللّٰهُ لَا يَسْتَحْي۪ مِنَ الْحَقِّۜ وَاِذَا سَاَلْتُمُوهُنَّ مَتَاعًا فَسْـَٔلُوهُنَّ مِنْ وَرَٓاءِ حِجَابٍۜ ذٰلِكُمْ اَطْهَرُ لِقُلُوبِكُمْ وَقُلُوبِهِنَّۜ وَمَا كَانَ لَكُمْ اَنْ تُؤْذُوا رَسُولَ اللّٰهِ وَلَٓا اَنْ تَنْكِحُٓوا اَزْوَاجَهُ مِنْ بَعْدِه۪ٓ اَبَدًاۜ اِنَّ ذٰلِكُمْ كَانَ عِنْدَ اللّٰهِ عَظ۪يمًا Ey inanıp güvenenler! Yemek için izin verilmedikçe Nebinin evlerine girmeyin, izin verildiğinde de erken gidip beklemeyin. Ama içeri çağrıldığınızda girin. Yemeği yiyince sohbete dalmadan hemen dağılın. Bunlar nebiye sıkıntı veriyor fakat o sizden çekiniyor, halbuki Allah hakkı söylemekten çekinmez. Nebinin eşlerinden bir şey istediğinizde perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz hem de onların kalpleri için daha nezih olur. Allah'ın elçisini incitmeye[1*] de ondan sonra eşlerini nikâhlamaya da asla hakkınız yoktur[2*]. Bunları yapmanız, Allah katında ağır bir kusur olur. [1*] Başta geçen “nebiyi incitmek” ifadesi ayetin sonunda “Resulullah’ı incitmek” şekline dönmüştür. Çünkü nebiyi incitme ile resulü incitme arasında sonuca etki eden önemli bir fark vardır. Kur’an’da nebi ve resul kavramları birbirleriyle irtibatlı ama farklı anlamlarda kullanılır. Nebi, kendisine vahiy indirildiği için değeri yükseltilmiş kişidir. Bu yönüyle nebilik ünvandır ve beşerî özellikleri de kapsar. Resul ise kendisine indirilen vahyi tebliğ etme görevini ve tebliğ edilen şeyi ifade eder. Nebi olan kişi nebilik ünvanını, hayatının her anında taşır ama resullük sadece tebliğ faaliyetini sürdürdüğü anlar için söz konusudur. Bu sebepledir ki Kur’an’da nebiye mutlak itaatten bahsedilmezken Mümtehine 60/12 resule mutlak surette itaat istenir ve bunun Allah’a itaat anlamına geldiği bildirilir Nisa 4/80. Bu ayette de görüldüğü gibi nebiyi incitenler kınanır yahut en fazla uyarılırken resulü incitenler acıklı bir azapla tehdit edilir. Çünkü nebiyi incitme insanî ilişkilerle ilgili bir eksikliğin tezahürü iken resulü incitme onun tebliğ ettiği şeyi, dolayısıyla Allah’ı hedef alan bir karşı koyuş anlamına gelir. Bu sebeple Muhammed aleyhisselamın etrafındaki insanlar, onunla konuşur yahut tartışırken onun hangi sıfatla konuştuğuna dikkat etmeleri konusunda uyarılmışlardır Hucurat 49/2. Zira nebiyle polemiğe girmek en fazla nezaketsizlik olarak değerlendirilebilecek iken resul vasfıyla tebliğ ettiği şeye karşı çıkmak, kişiyi Allah’ın yolundan çıkaracaktır Ahzab 33/57. [2*] Ahzab 33/6. لَا جُنَاحَ عَلَيْهِنَّ ف۪ٓي اٰبَٓائِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓائِهِنَّ وَلَٓا اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اِخْوَانِهِنَّ وَلَٓا اَبْنَٓاءِ اَخَوَاتِهِنَّ وَلَا نِسَٓائِهِنَّ وَلَا مَا مَلَكَتْ اَيْمَانُهُنَّۚ وَاتَّق۪ينَ اللّٰهَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَه۪يدًا Babaları, oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınlar ve hakimiyetleri altında olanlar hakkında[*] nebinin eşlerine bir günah yoktur. Ey Nebinin eşleri! Allah'a karşı yanlış yapmaktan sakının. Allah her şeye şahittir. [*] Nur 24/31, 58-59. اِنَّ اللّٰهَ وَمَلٰٓئِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّۜ يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا Allah ve melekleri bu Nebiye sürekli destek olurlar[1*]. Ey inanıp güvenmiş kimseler! Siz de ona sürekli destek olun[2*] ve hükmüne teslim olun. [1*] Ayetin metninde geçen yusallûne يُصَلُّونَ”nin türediği es-salât الصَّلَاة kelimesinin kök anlamı, bir şeyi bırakmamak ve sürekli arkasında olmaktır Lisan’ul-Arab. Bu ayet Allah’ın, sürekli Nebimizin arkasında olduğunu ve melekleriyle onu desteklediğini gösterir Enfal 8/62, Tevbe 9/40. Her Müslümanın hiç aksatmadan yapması gereken tek ibadet namaz olduğu için ona da salat denmiştir. Burada Müslümanlara verilen emir, sürekli onun arkasında olmaları ve samimi davranmalarıdır A’raf 7/157. [2*] Nisa 4/65. Buradaki teslimiyet kayıtsız - şartsız değil, Kur’an’a uygun olması şartına bağlıdır Mümtehine 60/12. اِنَّ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ لَعَنَهُمُ اللّٰهُ فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَاَعَدَّ لَهُمْ عَذَابًا مُه۪ينًا Allah'ı ve elçisini incitenleri, Allah dünyada da ahirette de lanetler /dışlar; onlara alçaltıcı bir azap hazırlar[*]. [*] Tevbe 9/61, Ahzab 33/53. وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ بِغَيْرِ مَا اكْتَسَبُوا فَقَدِ احْتَمَلُوا بُهْتَانًا وَاِثْمًا مُب۪ينًا۟ Mümin erkeklerle mümin kadınları yapmadıkları bir şeyden ötürü incitenler, iftira suçunu ve apaçık bir günahı yüklenmiş olurlar[*]. [*] Nisa 4/112, Nur 24/4, 23-25. يَٓا اَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِاَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَٓاءِ الْمُؤْمِن۪ينَ يُدْن۪ينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَاب۪يبِهِنَّۜ ذٰلِكَ اَدْنٰٓى اَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle de cilbablarını[*]/büyük başörtülerini sıkıca örtsünler. Bu, onların tanınmaları, dolayısıyla incitilmemeleri açısından daha uygundur. Allah daima bağışlayan ve ikramı bol olandır. [*] Cilbab, başörtüden büyük örtüdür. Kadın onunla başını ve göğüs bölgesini örter Lisan’ul-Arab. Kelime dış giysi anlamında da kullanılır ama ayette geçen “daha uygun أَدْنَى” ifadesi başörtü hımar ile büyük başörtüyü cilbabı karşılaştırdığı için burada dış giysi anlamında değildir. Bu ayete göre cilbabın kullanılması, Nur 24/31. ayetteki yakaları örten başörtünün kullanılmasından daha uygundur. لَئِنْ لَمْ يَنْتَهِ الْمُنَافِقُونَ وَالَّذ۪ينَ ف۪ي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ وَالْمُرْجِفُونَ فِي الْمَد۪ينَةِ لَنُغْرِيَنَّكَ بِهِمْ ثُمَّ لَا يُجَاوِرُونَكَ ف۪يهَٓا اِلَّا قَل۪يلًاۚۛ Münafıklar /iki yüzlüler, kalplerinde hastalık olanlar /kafirler ve Medine’de panik yaratacak yalan haberler yayanlar[*] yaptıklarından vazgeçmezlerse kesinlikle seni onlara musallat ederiz de çevrende fazla kalamazlar. [*] Allah’ın ayetlerini anlayıp kavradıktan sonra üstünü örtmek kafirlik hastalığıdır. Münafıklar da kafirdir ama onlar müminlere karşı yalan söyleyerek kafirlikliklerini gizledikleri için hastalıkları ikiye katlanır Bakara 2/10. Medine’de kötü haber yaymak ise bazı münafıkların ve kafirlerin birlikte yaptıkları eylemdir Al-i İmran 3/173, Nisa 4/83, Hucurat 49/6. مَلْعُون۪ينَۚۛ اَيْنَ مَا ثُقِفُٓوا اُخِذُوا وَقُتِّلُوا تَقْت۪يلًا Lanetlenmiş /dışlanmış olurlar, nerede tespit edilirlerse yakalanırlar, öldürülmeden bırakılmazlar[*]. [*] Bu şekilde bozgunculuk çıkaranlar, cezayı hak ederler Nisa 4/91, Maide 5/33. سُنَّةَ اللّٰهِ فِي الَّذ۪ينَ خَلَوْا مِنْ قَبْلُۚ وَلَنْ تَجِدَ لِسُنَّةِ اللّٰهِ تَبْد۪يلًا Allah'ın, daha önce gelmiş geçmiş olanlara uyguladığı sünnet /hüküm de budur. Allah'ın sünnetinde bir değişme bulamazsın[*]. [*] Enfal 8/38, İsra 17/76-77, Fetih 48/22-23. خَالِد۪ينَ ف۪يهَٓا اَبَدًاۚ لَا يَجِدُونَ وَلِيًّا وَلَا نَص۪يرًاۚ Orada ölümsüz olarak sonsuza dek kalacaklar[*], kendilerine bir veli /yakın ve yardım edecek birini de bulamayacaklardır. [*] Kur’an’da, cennetlik ve cehennemlik olanlar için iki kelime kullanılır. Birisi ebed’ diğeri halid’tir. Ebed, sonsuza kadar’, halid ise ölümsüz olan’ anlamına gelir. Cennetlikler için bkz. Nisa 4/57,122; Maide 5/119, Tevbe 9/22,100; Tegabun 64/9, Talak 65/11, Beyyine 98/8. Cehennemlikler için bkz. Nisa 4/16, Cin 72/23. يَوْمَ تُقَلَّبُ وُجُوهُهُمْ فِي النَّارِ يَقُولُونَ يَا لَيْتَنَٓا اَطَعْنَا اللّٰهَ وَاَطَعْنَا الرَّسُولَا Yüzlerinin ateşte evrilip çevrildiği gün şöyle diyeceklerdir "Ah keşke biz Allah'a gönülden boyun eğseydik, keşke elçiye /elçinin getirdiklerine gönülden boyun eğseydik!” وَقَالُوا رَبَّنَٓا اِنَّٓا اَطَعْنَا سَادَتَنَا وَكُبَرَٓاءَنَا فَاَضَلُّونَا السَّب۪يلَا Şunu da diyeceklerdir “Rabbimiz! Biz önderlerimize ve büyüklerimize gönülden boyun eğdik, onlar da bizi yoldan saptırdılar[*]. [*] Bakara 2/166-167, A’raf 7/38, Furkan 25/27-29, Sebe 34/32-33. رَبَّنَٓا اٰتِهِمْ ضِعْفَيْنِ مِنَ الْعَذَابِ وَالْعَنْهُمْ لَعْنًا كَب۪يرًا۟ Rabbimiz! Onlara bu azabın iki katını ver; onları tamamen dışla![*]". [*] Ayetin kelime kelime tercümesi “büyük bir dışlanmışlıkla dışla” şeklindedir. Türkçede böyle bir ifade tarzı olmadığı için bu anlam verilmiştir. يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَكُونُوا كَالَّذ۪ينَ اٰذَوْا مُوسٰى فَبَرَّاَهُ اللّٰهُ مِمَّا قَالُواۜ وَكَانَ عِنْدَ اللّٰهِ وَج۪يهًا Ey inanıp güvenenler! Siz, Musa'yı incitenler[1*] gibi olmayın. Allah onu, onların söyledikleri şeyden temize çıkardı[2*]. O, Allah katında itibarlı bir kişidir. [1*] Saf 61/5. [2*] Musa aleyhisselam 40 günlüğüne Sina dağına gittiğinde İsrailoğulları buzağıyı tanrı edinmiş, onun Musa’nın da tanrısı olduğunu ama unutup gittiğini söyleyerek Musa aleyhisselamı üzmüş ve öfkelendirmişlerdi A’raf 7/152-154, Taha 20/86-88. يُصْلِحْ لَكُمْ اَعْمَالَكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْۜ وَمَنْ يُطِعِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ فَازَ فَوْزًا عَظ۪يمًا Böyle yapın ki Allah, işlerinizi düzeltsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve elçisine /elçinin getirdiklerine gönülden boyun eğerse büyük bir başarı elde etmiş olur[*]. [*] Nisa 4/13, 69; Fetih 48/17. اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُۜ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًاۙ Biz emaneti[1*] göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar yüklenmekten kaçındılar, ondan korkup titrediler. Onu insan yüklendi, o da sürekli yanlış yapan ve cahillik edip duran[2*] bir hale dönüştü[3*]. [1*] Burada emanet, Allah’ın emir ve yasakları karşısında özgür iradeyle seçim yapma, böylece imtihana tabi olma yükümlülüğüdür. Gök, yer ve dağların bu imtihana tabi olacak güçte olmadıkları Haşr 59/21 âyetinden anlaşılmaktadır. Onlar da kendilerine sunulan bu emanetten korkmuşlar, onun yerine Allah’ın onlara yüklediği görevi yerine getirme konusunda gönülden boyun eğmişlerdir Fussilet 41/11. [2*] Bilmemek, yanlış düşünmek, yanlış hareket etmek’ anlamlarına gelen cehl جهل kökünden türemiş olan cehûl جهول kelimesi, “sürekli cahillik eden, cahillik edip duran” anlamındadır Müfredat. Yusuf aleyhisselamın “Rabbim! … Kadınların oyununu benden savmazsan nlara kapılırım ve cahillik edenlerden olurum. Yusuf 12/33” demesi de, Musa aleyhisselamın “Cahillik edenlerden/kendini bilmez biri olmaktan Allah’a sığınırım! Bakara 2/67” demesi de bu anlamdaki cehalettir. Cehûl’un buradaki manası da aynıdır yani sorumluluk yüklenmesine rağmen kendini tutamayarak onu yerine getirmemek anlamındadır. [3*] Bu ayetteki nakıs fiil olan “kâne كان”ye “sâre صارdönüştü” anlamı verilmiştir. لِيُعَذِّبَ اللّٰهُ الْمُنَافِق۪ينَ وَالْمُنَافِقَاتِ وَالْمُشْرِك۪ينَ وَالْمُشْرِكَاتِ وَيَتُوبَ اللّٰهُ عَلَى الْمُؤْمِن۪ينَ وَالْمُؤْمِنَاتِۜ وَكَانَ اللّٰهُ غَفُورًا رَح۪يمًا Allah bunu/ emaneti sunma işini, münafık erkeklerle münafık kadınlara, müşrik erkeklerle müşrik kadınlara azap etmek ve mümin erkeklerle mümin kadınların da tövbesini kabul etmek için yaptı. Allah, çok bağışlayan ve ikramı bol olandır.
يَا أَيُّهَا النَّبِيُّ قُلْ لِأَزْوَاجِكَ وَبَنَاتِكَ وَنِسَاءِ الْمُؤْمِنِينَ يُدْنِينَ عَلَيْهِنَّ مِنْ جَلَابِيبِهِنَّ ۚ ذَٰلِكَ أَدْنَىٰ أَنْ يُعْرَفْنَ فَلَا يُؤْذَيْنَ ۗ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا Ya eyyühen nebiyyü kul li ezvacike ve benatike ve nisail mü’minıne yüdnıne aleyhinne min celabıbihinn zalike edna ey yu’rafne fe la yü’zeyn ve kanellahü ğafurar rahıyma Kelime Okunuşu Anlamı Kökü يَا أَيُّهَا yā eyyuhā ey النَّبِيُّ n-nebiyyu Peygamber لِأَزْوَاجِكَ liezvācike eşlerine وَبَنَاتِكَ ve benātike ve kızlarına وَنِسَاءِ ve nisā`i ve kadınlarına الْمُؤْمِنِينَ l-mu`minīne inananların يُدْنِينَ yudnīne salsınlar عَلَيْهِنَّ ǎleyhinne üstlerine جَلَابِيبِهِنَّ celābībihinne örtülerini أَدْنَىٰ ednā en elverişli olan يُعْرَفْنَ yuǎ’rafne onların tanınması için يُؤْذَيْنَ yu`ƶeyne incitilmemesi için غَفُورًا ğafūran çok bağışlayandır رَحِيمًا raHīmen çok esirgeyendir Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı Ey Peygamber, eşlerine ve kızlarına ve inananların kadınlarına söyle; dışarı çıkacakları vakit dışarıya mahsus elbiselerini giysinler; bu, onların tanınıp incinmemelerini daha iyi sağlar ve Allah, suçları örter, rahîmdir. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan "Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman, dış kıyafetlerini baştan ayağa üzerlerine salıversinler. Bu örtünme şekli onların iffetli, kendini koruyan, temiz kadınlar olarak tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder." Ama unutma ki Allah, çok acıyan ve çok bağışlayandır. Adem Uğur Adem Uğur Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve iman etmişlerin hanımlarına de ki "Cilbap"larını dış elbise giysinler... Bu, onların tanınmalarına, bu yüzden de rahatsız edilmemelerine yarar... Allâh Ğafûr’dur, Rahıym’dir. Ahmet Varol Ahmet Varol Cilbablarını üzerlerine alsınlar. Bu onların tanınmaları ve böylece eziyet edilmemeleri için daha uygundur. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir. Ali Bulaç Ali Bulaç Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış elbiselerinden cilbablarından üstlerine giymelerini söyle; onların özgür ve iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, kendilerini baştan aşağı örten elbiselerinden giyib örtünsünler. İşte, böyle giyinmeleri, iffetli tanınıb da ahlâksızlar tarafından eziyyet edilmemelerine daha elverişlidir. Allah Gafûr’dur= çok bağışlayıcıdır. Rahîm’dir= çok merhametlidir. Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve inananların hanımlarına, dışarıya çıkarken “üstlerine örtü almalarını” söyle. Bu, onların tanınmasını ve incitilmemesini sağlayan en uygun yoldur. Allah çok bağışlayıcıdır; merhamet sahibidir. Bekir Sadak Bekir Sadak Ey Peygamber! Eslerine, kizlarina ve muminlerin kadinlarina, disari cikarken ustlerine ortu almalarini soyle; bu, onlarin hur ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayi incitilmemelerini daha iyi saglar. Allah bagislar ve merhamet eder. Celal Yıldırım Celal Yıldırım Ey Peygamber! Kendi eşlerine, kızlarına ve Müslüman kadınlarına de ki Dış elbiselerini üzerlerine alıp örtünsünler. Bu onların iffetli tanınmalarına, eziyet edilmemelerine daha uygun olanıdır. Allah çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına söyle, dışarı çıkacakları zaman bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Diyanet İşleri Diyanet İşleri Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, bedenlerini örtecek elbiselerini giysinler. Bu, onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Edip Yüksel Edip Yüksel Ey peygamber, hanımlarına, kızlarına ve gerçeği onaylayanların kadınlarına örtülerini üzerlerine salmalarını söyle. Bu, onların erdemli kadınlar olarak ayırdedilip hakarete uğramamaları için daha elverişlidir. ALLAH Bağışlayandır, Rahimdir. Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır Ey peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle de cilbablarından dış elbiselerinden üzerlerini sımsıkı örtsünler. Bu onların tanınmalarına, tanınıp da eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Bununla beraber Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle Bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında örtülerini üstlerine alsınlar, vücutlarını örtsünler. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı inciltilmemelerini daha iyi sağlar. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Gültekin Onan Gültekin Onan Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inançlıların kadınlarına dış elbiselerinden cilbablarından üstlerine giymelerini söyle; onların özgür ve iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Tanrı çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Harun Yıldırım Harun Yıldırım Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allah bağışlayandır, esirgeyendir. Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay Ey peygamber, zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu, onların tanılıb ezâ edilmemelerine daha uygundur. Allah çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir. Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına söyle, başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde dış örtülerinden çarşaflarından bir kısmıyla üzerlerini örtsünler! Bu, onların iffetli olarak tanınıp da rahatsız edilmemeleri için daha yakındırdaha elverişlidir. Allah ise, Gafûr çok bağışlayandır, Rahîm çok merhamet edendir. İbn-i Kesir İbn-i Kesir Ey peygamber; eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle Üstlerine örtü alsınlar. Bu, onların tanınıp da incitilmemeleri için daha elverişlidir. Ve Allah; Gafur, Rahim olandır. İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz Ey Nebi! Eşlerine, kızlarına ve inanan erkeklerin kadınlarına, dışarı çıktıklarında dışarıda giydikleri elbiselerini üzerilerine almalarını söyle. Bu onların tanınmaları ve eziyet görmemeleri için daha uygundur. Allah bağışlayan ve merhamet edendir. İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Ey Nebî Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına mü’min kadınlara söyle, cilbablarına sarınsınlar örtünsünler. Bu, onların cariye olmadıklarının, hür ve iffetli kadın olduklarının bilinmesi ve onlara eziyet edilmemesi için daha uygundur. Ve Allah, Gafûr’dur mağfiret eden, Rahîm’dir Rahîm esmasıyla tecelli eden. Kadri Çelik Kadri Çelik Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına geniş elbiseleriyle üzerlerini tümüyle örtmelerini söyle; onların özgür ve iffetli tanınmaları ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Muhammed Esed Muhammed Esed Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve öteki bütün mümin kadınlara toplum içine çıktıklarında dış kıyafetlerini üzerlerine almalarını söyle! Bu, onların temiz kadınlar olarak tanınmalarını ve rahatsız edilmemelerini temin eder. Ama unutma ki Allah, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır! Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu Sen ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına, bütün mü`minlerin hanımlarına toplum içine çıktıklarında üzerlerine tesettürü tam sağlayan giysilerini almalarını söyle bu onların mü`min ve saygın kadınlar olarak tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri için daha uygundur Ve Allah zaten tarifsiz bir bağış, eşsiz bir merhamet kaynağıdır. Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Ey Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına de ki, üzerlerine feracelerini sıkı örtsünler. Bu, onların tanınmalarına ve eza edilmemelerine en yakın en muvafık bir sebebdir. Ve Allah en çok mağfiret edendir, çok merhametli olandır. Ömer Öngüt Ömer Öngüt Resulüm! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle. Zaruri bir ihtiyaçları olup dışarı çıkmak istedikleri zaman, dış elbiselerini üzerlerine giysinler. Bu onların ahlâksız kadınlardan olmadıklarının bilinmesi ve incitilmemesi için daha elverişlidir. Allah çok bağışlayandır, merhamet edendir. Sadık Türkmen Sadık Türkmen Ey PEyGAMBER! Hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına evlerinden dışarı çıkarken, bedenlerini örtecek elbiselerini giymelerini söyle. Bu onların iffetli olarak tanınmaları ve rahatsız edilmemeleri/incitilmemeleri için daha uygundur. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. Seyyid Kutub Seyyid Kutub Bir ihtiyaç için dışarı çıktıklarında örtülerini üstlerine alsınlar, vücutlarını örtsünler. Bu onların hür ve namuslu bilinmelerini ve bundan dolayı inciltilmemelerini daha iyi sağlar. Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Suat Yıldırım Suat Yıldırım Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mümin kadınlara söyle Ev dışına çıktıkları zaman dış elbiselerini üzerlerine salıversinler. Böyle yapmaları onların iffetli tanınmaları ve kendilerine sarkıntılık edilerek incitilmemeleri yönünden en uygun bir davranıştır. Allah gafurdur, rahîmdir çok affedicidir, merhamet ve ihsanı boldur. Süleyman Ateş Süleyman Ateş Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve inananların kadınlarına söyle! Bir ihtiyaç için dışarı çıktıkları zaman örtülerini üstlerine salsınlar; onların tanınıp incitilmemesi için en elverişli olan budur. Allâh çok bağışlayan, çok esirgeyendir. Şaban Piriş Şaban Piriş -Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış elbiselerini üzerlerine örtsünler. Bu tanınmaları ve incitilmemeleri için en uygundur. Allah, bağışlayıcıdır, merhametlidir. Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış elbiselerinden cilbablarından üstlerine giymelerini söyle; onların özgür ve iffetli tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine alsınlar. Bu, onların tanınmaları ve incitilmemeleri için çok daha uygun bir yoldur. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir. Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce O Prophet! Tell thy wives and daughters, and the believing women, that they should cast their outer garments over their persons when abroad that is most convenient, that they should be known as such and not molested. And Allah is Oft-Forgiving, Most Merciful.
ahzap 59 nur 31 suresi meali